Uzun süredir bu adada olmalarının sebebi hakkında tahmin yürütmekten daha öteye gidemiyor olmaktan sıkıntılı bir yüz ifadesi ile, uzun süredir burada olmalarının verdiği avantajdan yararlanarak ezberlemiş olduğu çeşitli patika yollarından birinden ilerliyordu ince gövdeli ağaçlar arasında. Bir şekilde üzerinden geçilerek oluşmuş bu küçük patika yolunun dört bir yanını sarmış olan çiçeklerden yükselen sarhoş edici kokularla birleşmiş nemli toprak kokusu adeta davetkâr bir şekilde çağırıyordu onu doğanın içine doğru. Giderek adanın üzerinde serbestçe büyümüş yükseltilerin ve onlara oranla çok daha özgürce büyümüş ağaçların arkasında kaybolmaya yüz tutmuş kızıl güneşin son ışıkları, gökyüzünü örten yaprak kubbede bulduğu açıklıklardan içeri giriyor, giderek karanlıklaşan ormanı son ışıklarıyla yıkamaya çalışıyordu. Nereden geldiği belli olmayan kuş cıvıltıları, huzur ve mutluluk dolu bu yere neşe katıyor, adamın yalnızlıktan ufalmış kalbine ve rengi solmuş ruhuna yaşama isteği katıyordu. Sessiz adımlarıyla arkasından yürüyen alaca lekelerle süslenmiş tüyleriyle asil bir kedi olan Artemis'in boynundan yükselen memnuniyet dolu mırıldama sesleri, yaşama devam etme isteğiyle ölme isteği arasında kalmış olan bu amaçsız kişinin, ölmek istemeyi seçmemesinin başlıca sebeplerinden biriydi aslında. Yine de içinde olduğu ikilemden kurtulamayacakmış gibi hissederek aldığı her nefeste yanan ciğerlerinden dolayı vücuduna yayılan acı dalgaları karşısında yüzünü buruşturmadan ilerlemeye devam etmek, her babayiğidin harcına değildi. Bilinçli bir birey olarak yaşadığı her senede yaşadıkları için başka birini suçlama ihtiyacı duyuyor olsa da, onu bu duruma getiren şeylerin kendi seçimleri olduğunu biliyordu. Asosyal bir tip olup çıkmak istememişti, ama bilinçsizce yaptığı çeşitli seçimler onu bu noktaya getirmişti. ' Belki de bir sınav dedikleri yaşam, asıl bu adada gerçek bir sınavdır. ' diye geçirdi içinden düşünceli bir yüz ifadesiyle. ' Evet, son derece mantıklı. Bilinçli olduğuna inandığım bu mucizevi adanın bize yaşattıkları ve yaşatacaklarının hepsinin en büyük sebebi, insancıl tarafımızın hastalıklı parazitlerle dolu olan kısmını söküp atmaktır. '
Kendince geçerli bir sebep bulabilmiş olmanın verdiği rahatlamayla adımlarını sıklaştırmaya başladığında hafifleyen ayakları ve gevşeyen omuzları, bir süredir olmadığı kadar rahat olmasına vesile olmuştu. Kısa bir süre sonra uygun adım koşmaya geçtiğinde saçları da koşmasının verdiği etkiyle havada süzülmeye başlamış, t-shirtü göğsüne yapışmıştı. Hızla patika üzerinde ilerlerken giderek artan su sesi, Akarsu'ya yaklaştığının bir işareti olmuştu. Henüz görüş alanına girmeyen su yoluna yaklaştıkça kızgın bir alevle yanan kalbindeki alevler, serin sularla yıkanarak sönmeye yüz tutacak gibi cılızlaşmışlardı. Hızla yaprakların arasından çıktığında bir anda karşısında bulduğu akarsu karşısında durakladı ve hızını azaltarak en sonunda durdu. Arkasından ona yetişmekte hiç zorluk çekmeyeceğini bilen Artemis yavaş adımlarıyla belirirken, Robin akarsuyun diğer tarafına bakıyordu. Bir şey gördüğünü sanmıştı. Gözlerini kırpıştırdıktan sonra arkasını döndü ve kedisini kucağına alıp akarsu boyunca yürümeye başladı. Sessizliği bozan su sesi, sessizlikten daha huzur vericiydi adeta. Bu huzura dalmış yürümeye devam ederken aniden solundan yükselen bir ses, hızla dikkatini o tarafa yöneltmesine sebep oldu.
Ve o anda, hayatında gördüğü en güzel kızı gördü. Kızıl güneş ışığında bile parlak bir sarıyla süslenmiş olan saç bukleleri, soluk renkli cildini ve güzel yüzünü çevreliyor, küçük burnu ve belli olmayan bir pembe renginde olan tatlı dudakları yumuşak hatlarıyla mükemmel bir âhenk içersinde 'ben güzelim' diye bağırıyordu. Gerçekten de o kadar muhteşem ve dünyadışı bir varlık gibi görünüyordu ki, gerçek aşkı unutmuş olan Robin'in içinde bile bir şeylerin oluşmasına sebep olmuştu. Endamındaki uysallık ve sevecenlik, bu yalnızlık içinde yüzen ama huzuru tatmış olan adama mükemmel bir mutluluk enjekte etmişti sanki. Kızın dudakları aralanıp birkaç anlaşılması güç kelime kurmaya çalıştığında Robin, ilişkilerdeki beceriksizliğini hatırlayarak ürperdi. Ne yapacağı konusunda hiçbir fikri yoktu, ve kaldıkları köyde daha önce böyle bir kız görmemişti. “ Sizinle tanışıyor muyuz? ” diye sordu elinden geldiğince şaşırdığını ve etkilendiğini belli etmemeye çalışarak. Onu görmemiş olması onun burada olduğu gerçeğini değiştirmezdi.