Hava puslu ve serindi. Dolunay, etrafını saran bulutlardan bir şekilde kurtulmaya çalışıyordu. Kasabadan uzakta bir yerden bir kurt uluması duyuldu. Alesan, bunun dolunayda değişim geçiren bir kurtadam olduğunu tahmin ediyordu. Siyah, uzun pelerininin kapüşonunu başına geçirdi ve ana cadde boyunca yürümeye başladı. Her beş adımda bir, arkasından birinin gelip gelmediğine bakıyordu.
Gideceği yer, -çok şükür ki- kendisinden daha yetenekli olmayan bir büyücünün eviydi. Mezun olunca, bir büyücü gibi yaşamayı bırakmış ve kendini muggle’larla dolu bir dünyada, bir Eski Yazılar profesörü olarak bulmuştu. Normal şartlarda, onu bulmak imkansızdı. Fakat Alesan’ın bulduğu gizemli kağıtlar bir şekilde uzman birilerini bulmasını gerektirmişti. Bu kağıtlarda ne yazdığını çözemediği sürece, kendini bir bataklıkta gibi hissedecekti.
Kasabadan biraz uzaktaki evin bahçesine girdi. Bakımlı, güzel bir bahçeydi. Ev iki katlı, modern görünümlüydü. Alesan en çekici gülümsemesini yüzüne yerleştirdi ve kapıyı çaldı. Birkaç tane kilit sesi duyulduktan sonra kapı açıldı. Otuzlu yaşların sonlarında olduğunu tahmin ettiği, gayet sıradan görünüşlü bir adam kapıyı açtı. Alesan onun çok daha yaşlı olmasını bekliyordu. Bu yaşta profesör olmayı başardıysa, gerçekten zeki bir adam demekti. Belki de Ravenclaw mezunuydu. Eğer öyleyse, Alesan onu tehdit edebileceğinden şüpheliydi. Bu düşünceyi çabucak aklından kovdu ve sinsi gülümsemesini büyüttü. Kendisini süzmeyi bitiren adam da gülümsedi aynı şekilde.
“Nasıl yardımcı olabilirim?”
“Bir konuda yardıma ihtiyacım var Profesör Racey. İçeri girebilir miyim?” Profesörün, henüz bir büyücü olduğunu anlamadığı belliydi.
“Ne konuda olduğunu öğrenebilir miyim?”
Alèsan başını bahçeye çevirdi ve ağaçlardan birini gözüne kestirdi. Hızla asasını çekti ve ağaca doğrultup içinden geçirdi. Expulso!
Grimsi bir ışık asanın ucundan süzülüp ağaca çarptı ve aynı anda ağaç bin bir parçaya ayrılarak patladı. Gülümsemesini bozmadan profesöre döndü.
“İçeri girebilir miyim?”
Profesör, şaşırmış gibiydi. Gözlerindeki canlı bakış dondu. Geri çekildi ve Alesan’a içeri girmesini işaret etti. Arkasından da kendisi içeri girdi.
Hemen kendine rahat bir koltuk bulup oturan Alesan’a baktı.
“Sizi dinliyorum.” Sürekli etrafına bakıyor gibiydi.
“Neden bu kadar gergin olduğunuzu anlamıyorum. Buraya yardım istemeye geldim. Sizi korkutmaya değil.” Bu tam olarak doğru sayılmazdı. Yardım isteği reddedilirse korkutmak zorunda kalacaktı. Profesör hiçbir şey söylemedi. Alesan kağıdı çıkarıp uzattı.
“Bu kağıtta yazan dili biliyor musunuz diye soracaktım.” Gülümsedi. Adam daha rahat gibiydi. Kağıdı alıp baktı. Bir süre sonra ciddi bir ifadeyle Alesan’a döndü.
“Bunu nereden buldunuz?”
“Bunun konumuz olduğunu sanmıyorum.”
“Üzgünüm, yardımcı olamam.” Kağıdı geri uzattı. Alesan sinirlenmişti.
“Yardımcı olabilirsiniz. Ve olmanızı istiyorum.”
“Üzgünüm, bu dil çok eski ve ben, tamamını bilmiyorum.” Korkmuş gibiydi.
“En azından deneyebilirsiniz.”
“Bakın, gerçekten yardımcı olmayı isterim ama böyle bir işe bulaşmamanız gerekiyor.”
“Ona ben karar veririm.” Profesör bir şey söylemedi.
“Beni zor kullanmak zorunda bırakıyorsunuz.” Yine hiçbir şey söylemedi. Alesan, buz mavisi gözlerini onun gözlerine dikti. Legilimens!
Birden, Alèsan’ın zihninde kendine ait olmayan anılar belirdi.
Ölüm yiyenler bir evi basıyor ve…
Evli gibi görünen bir kadın ve bir erkek kavga ediyorlar. Biri asasını çekiyor ve…
Hogwarts’ın Eski Yazılar dersliği, bir Ravenclaw öğrencisi profesöre yaklaşıyor ve…
Güzel bir kız, yaklaşıyor ve…
Bu kasaba, evin önünde taşıma kamyonları var…
Alèsan, bu anıları öylece izledikten sonra aradığı şeyi bulmak için profesörün zihnini karıştırmaya başladı. Yakınlarda bir yerde kendini gördü. Gülümsüyordu. Gerçekten bu kadar cezbedici mi gülümsemişim?
Ve sonra kağıdı gördü. Baktı ve zihninde kelimeler belirmeye başladı.
Ona ulaşmak… Sırlara yakın… Kötü muggle’lar…
Ve bir anda, bütün bu kelimeler birleşti.
“Ona ulaşmak istiyorsanız önce layık olmalısınız.
Eğilip çizmenin gösterdiği yere bakmalısınız.
Doğru yeri bulabildiyseniz,
Sırlara yakin olabilirsiniz.
En kotu Muggle’ların evini bulabilirseniz.”
Bu ne demekti? Alèsan, düşünmeye devam etmek için profesörün zihninden çıkması gerektiğini fark etti. Gözlerini kapattı ve yavaş yavaş kendi zihnine geri döndü.
“Bu da neydi böyle?” profesör şaşırmış gibiydi.
“Üzgünüm.” dedi Alèsan. “Fakat ne yazdığını bilmem gerekiyordu.”
“Zihinfendarsınız, öyle mi?” Ne kadar zekiydi böyle!
“Evet.” Alèsan gülümsedi. Kağıdı profesörün elinden kaptı ve kapıya doğru ilerledi.
“Teşekkür ederim.” Profesörün elini sıktı. “Görüşmek üzere!”