Betrayal Of God
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Betrayal Of God

İlk Türkçe Ortaçağ Rol Oyunu sitesine hoşgeldiniz. :)
 
AnasayfaAnasayfa  PortalPortal  AramaArama  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Bedis Reneé Oktavianus

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Bendis Reneé Oktavianus
Şövalye
Şövalye
Bendis Reneé Oktavianus


Rp Partneri : MaLesef yok...
Mesaj Sayısı : 8
Yaş : 28
Nerden : Yunanıstan SeLanık sanırım. .D
Lakap : B, Ben, R, Ren, CatLak
Cinsiyet : Kadın

Bedis Reneé Oktavianus Empty
MesajKonu: Bedis Reneé Oktavianus   Bedis Reneé Oktavianus EmptyCuma Ağus. 06, 2010 3:13 pm

İsim/Soyisim

Bendis Reneé Oktavianus

Karakterin Özellikleri

Savascı bır ruhum var. Savasmayı ve emır vermeyı severım. Ozellıkle Kopegım Erıs'ı cok severım.

Rp

Elizabeth Wanner yarım saattir 5 dakika aralıkla çalan çalar saatinin sesine rağmen hâlâ uyuyordu. Çabuk uyanabilmek
için özellikle yüksek sesli ve hareketli bir parça seçmişti ama nafileydi.

En sonunda uykusu ayar gibi olmuş ve gözlerini güç bela aralamıştı.Sue'nin 1 saat önce açtığı perdelerinden gelen göz alıcı güneş ışığı gözlerini acıttığından başını yastığının altına geri soktu.

Telefonu bu kez gelen arama bildirimi ile çalıyordu ve el yordamı ile telefonunu bulup, açtı.

''Hıı?'' dedi uykulu uykulu.

''Lanet olsun, hâlâ o koca k*ç*n yatakta değil mi?'' arayan Anastasia'ydı. Kendisi Elizabeth'in asistanıydı ve böyle bir durumda şuan yaptığı gibi ona bağırma hakkı vardı.

''Saat kaç?'' dedi Elizabeth.

'' 8.10 desem!'' dedi kız aynı sert tonla.

''Ah,lanet olsun!'' diyerek telefonu kapayan Elizabeth, hızla yataktan kalkıp,kendini duşa attı. 9'da çok önemli bir toplantısı vardı. O bir düğün organizatörüydü. Ve bugün ünlü bir holding patronu ile aristokrat bir ailenin evlenme kararı alan çocuklarıyla buluşacaktı. Bu düğün kariyeri için çok önemliydi. Plaza'da yapılacaktı. Tamam! Daha önce de Plaza'da düzenlediği 2-3 düğün olmuştu. Ama bu başkaydı. İki dev ailenin çocukları evlenecek ve aylarca gazete ve dergilerden inmeyen bir haber yaratacaklardı. O zaman kendi adı da geçecek ve ünlü olacaktı.

Duştan çıktığında telefonunun çaldığını duydu. Annesinin aradığını gördüğünde ise çoğu zaman yaptığı gibi açmayıp, kremlenmek üzere aynasının önüne gitti .İşlerini bitirdiğinde kocaman dolabını açtı ve ne giyeceğini düşünmeye başladı. Güzel ve şık olmalıydı. Çünkü buluşacağı kişiler seçkin insanlardı.

Kısa,bol beyaz etek alıp, üzerine de toz mavisi bir gömlek geçirdi. Altına bulduğu beyaz babetleri giyip, beyaz bir küçük çanta aldı. Makyaj yapmayı sevmeyen bir kişiydi. Şeffaf bir rimel ve toz pembe bir parlatıcı sürüp,çıktı. Merdivenlerden 2'şer 2'şer inip, kafeye girdi. Oturduğu ahşap bina ona ölen dedesinden mirastı. Ve Elizabeth üniversiteye gideceği zaman
tüm ailesini karşısına alıp, şehre taşındı ve okudu. Durumu düzeldiğinde evinin altına şirin bir kafe açtı. Şimdi o kafenin patronuydu ve düğün organizatörlüğü yapıyordu. Yanında çalışan 3 arkadaşı kafeyle zaten meşgul oluyorlardı. Hatta sadece kafe değil, hayatını bile düzene sokuyorlardı. Ne yazık ki kendisi bu konuda pek yeterli değildi!

''Günaydın millet.'' deyip,Kate'in onun için hazırladığı kahvesini alıp, tam çıkacaktı ki,Kate'in sesiyle durmak zorunda kaldı. Kate, elindeki telefonun ses giden kısmını kapamış, Elizabeth'e,

''Annen arıyor.'' dedi. Elizabeth gözlerini devirdi. Şuan onunla konuşacak zamanı yoktu.

''Ona çıktığımı söyle.'' dedi ve kendini kırmızı Porsche'sine attı. Acelesi vardı fakat trafik çok sıkışıktı. Tüm aksilikler neden hep zor zamanlarında çıkardı ki?

Trafiğin yoğunluğundan yararlanıp, kahvesini hızla içti. Ağır ağır ilerlerken el vermeyen vicdanına yenilip, annesinin numarasını tuşladı.

''Alo?''

''Selam anne.''

''Elizabeth! Şükürler olsun sesini duyabildim. Arada sırada aileni boşladığını düşünüp, araman ne hoş!'' Her zamanki
gibi laf sokmalara başlamıştı.

''Ben ailemi boşlamıyorum anne. Sadece ailem bana ve benim kararlarıma pek(!) anlayış göstermediği için mümkün olduğunca az görüşüyorum. Maksat ortalık gerilmesin. Sonra mazallah kocan gene kızar sana benim yüzümden.'' Bende iğnemi
sokmuştum ve rahatlamıştım.

'' 'koca' hiç hoş bir laf değil. Genç bir kıza hiç yakışmıyor. Üstelik benim EŞİM, senin BABAN oluyor küçük hanım. O
yüzden laflarına dikkat etsen iyi olur.''
Artık burnuma kadar gelmişti ama.

''Bak anne, ben o lanet kasabada değilim. O lanet çiftlikte hiç değilim. O yüzden bari burada bana karışma tamam mı?''Sesim istemdışı olarak yükselmişti. Annem derin bir nefes verdi. Sinirlenip, kendiğini tuttuğu belliydi.

''Seninle konuşabileceğimizi düşünmek aptalcaydı. Hoşçakal kızım.'' dedi ve telefonu yüzüme kapadı. Çoğu zaman olduğu
gibi...

Aman ne hoş! 20 dakika sonra önemli bir toplantıya girecektim ve annem tüm moralimi bozmuş, enerjimi tüketmişti. 2 kız kardeş ve 1 erkek kardeşimi zaten kendi yanına almış ve lanet olası çiftlikte, o küçücük kasabada onların gencecik hayatlarını söndürmüştü. Tek umudum 12 yaşındaki 3. kızkardeşimdi. Babamın otoritesi tüm çiftliği adeta titretirdi.
Annemin sertliği ise ortalığı yakmaya değerdi. Bir büyük annem yumuşak kalpliydi. O da olmasa arada gittiğim baba evi bana cehennem olurdu. Doğrusu gene oluyordu ya neyse...

Yakındaki bir benzin istasyonuna girdim. Arabama yakıt dolarken bende, akşamdan kaldığım nefesimden belli olmasın
diye bir tatlandırıcı aldım. Paketi açıp, çilekli tatlandırıcıyı ağzıma atıp,önüme baktığımda adam arabasını itmekten yorulmuş bir vaziyette arabamın önüne koydu. Derin bir nefes alıp, yorgunluktan belini tuttu.

'' Bayım, arabanızı arabamın dibine sokmak zorunda mıydınız? Üstelik arızalıyken? '' Diyerek anneme olan sinirimi, toplantıya olan heyecanımı bi nevi bu adamdan çıkarmaya çalışmıştım. Adam arabama şöyle bir bakıp (ki onun arabası benimkine 10 hatta 100 basardı),

''Kusura bakmayın bayan, ama kendimi buraya nasıl attığımı bilemedim. Arabanızın nerede olup, olmadığı hiç ilgimi çekmedi.''

'' O hâlde artık çeksin ve hazır itmeye alışmışken biraz daha itip,benimkinden uzaklaştırın.'' Diyerek ağzının payını verdim.

'' Hanımefendi, araba yolun ortasında kaldı. Aksilik bu ya şoförümü de yanıma almadım. Üstelik bir aksiliğe daha bakın ki araba trafiğin ortasında kaldı. Arayıp, arabayı çekmesi için bekleyeceğim zamanım yok. Ve bir aksilik daha önemli bir toplantıya yetişmem lazım.''

'' Bir moron gibi olanaklarınızla hava yapmak yerine gözünüzü dört açıp, çevrenizde araba olup olmadığına bakmak ve ne kadar var bilmem ama(!) beyninizi kullanıp, lanet olasıca arabanızı uygun bir yere koyabilirdiniz.'' sesim birden yükselivermişti.

''Sizi polise şikayet edebilirim. Hakaretten ceza yersiniz.'' Adamın da sesi yükselmişti. Ama aynı zamanda eğlenir gibiydi.

''Elinden geleni ardına koyma!'' diyerek bağırdım ve arabama atladığım gibi geri geri gidip, benzin istasyonundan çıktım. Bu sabah neden herşey benim üzerime geliyordu ki. Saate baktığımda ani bir fren yaptım. Geç kalmıştım!!

Tekrar gaza basıp, hızla yol almaya başladım. O kadar hızlı basmıştım ki tekerleklerin sesi sokağın kenarındaki insanların bana bakmasına sebep olmuştu.

Çalan telafonuma bakınca yüreğim ağzıma geldi. Arayan gelin olacak sosyete güzeli Julia'ydı.

''Bayan Quınn! Bakın biliyorum ge...'' geciktiğimi söyleyecek ve demin ki kalas adamı bahane ederek, durumu kurtarmaya çalışacaktım.

''Ah, Elizabeth! Biliyorum geç oldu ama ben toplantıya gelemeyeceğim. Onun yerine nişanlımı yolluyorum. Onunla halledersiniz herşeyi. Fakat Eric'in başına bir aksilik gelmiş ve biraz gecikecek haberin olsun istedim.'' Derin bir nefes verdim. Bu sabah ömrümden kesin bir 5 yıl falan gitmişti. Tatlı ses tonuna bürünüp,

'' Merak etmeyin Bayan Quınn, düğününüz emin ellerde.'' dedim ve birkaç gereksiz muhabbetin ardından telefonu kapadım.

Plaza'nın tanıdık olan bekleme salonunda tam 45 dakikadır bekliyordum. Sinirden kıpkırmızı olduğumdan emindim ki yanımdaki bayanın sormasıyla tasdiklendi.

''Bayan iyi misiniz, kızardınız. İsterseniz su verebilirim, ya da cam kenarına gidin isterseniz?''

''Gerek yok teşekkürler.'' deyip, siyah kadını başımdan savdıktan sonra düğün için olan projelerime göz atmaya devam ettim.

''Bayan Wanner?'' diyen bir kadın sesiyle başımı kaldırdım.

''Evet?''

''Bay Carter geldi.'' dedi kadın sadece. Bu şu ünlü damattı. Dosyalarımı toparlayıp, kalktım. Kadının ardından bir koridora çıktık ve kadın önde, ben arkada yürümeye başladık. Sonunda kadın çok şık bir kapının önünde durdu. Deriyle kaplı, kocaman ve görkemli bir kapının... Kapıyı kibarca tıklatıp, açtı. Ve beni içeri takdim ettikten sonra, bana dönüp,

''Bay Carter sizi bekliyor.''
deyip, gitti. Üzerime çeki düzen verip, derin bir nefes aldım. İşte hayatımın dönüp noktasına gidiyordum. İçeri başım önde yavaşça süzüldüm.

''Geciktiğim için üzgünüm ama başıma gelen aksilikleri bir bilseniz...'' damat ve ben başlarımızı aynı anda kaldırdık. Adam, beni görünce sustu. Yüzündeki şaşkınlık yerini öfkeye bırakıyordu. Tabi benim de ondan farksız olduğum söylenemezdi.

''Sen?!'' dedik aynı anda. Şaşkın şaşkın birbirimize bakarken.

Sanırım gerçekten hayatımın dönüm noktasındaydım...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Adreanna Aceline Belle
Almanya Kraliçesi
Almanya Kraliçesi
Adreanna Aceline Belle


Mesaj Sayısı : 238
Nerden : Cennet gibi bir ülkenin sarayından
Cinsiyet : Kadın

Bedis Reneé Oktavianus Empty
MesajKonu: Geri: Bedis Reneé Oktavianus   Bedis Reneé Oktavianus EmptyPaz Ağus. 08, 2010 12:55 pm

Betimleme: 15/35 Betimlemeleriniz çok yetersiz. Bu konuşmalar sırasında etrafı çok iyi betimlemeniz ve bir şekil uyandırmanız gerekirdi.

Akıcılık/Uzunluk: 15/25 konuşmalar çok yer almış. Uzunluğu iyiydi fakat çok akıcı değildi.

Kurgu: 15/25 çok çarpıcı bir kurgu değildi. Günlük hayata yakın

Görünüm: 0/5 Ortalayarak Rp yazılmaz.

Yazım Kuralları: 5/10 genel olarak uygun ama virgülden sonra satır başı yapılmaz.

~ 50 ~

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Bedis Reneé Oktavianus
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Betrayal Of God :: Bilgilendirme :: Sınıf Yükselme-
Buraya geçin: