Adı Soyadı : Aleron Matthieu Leroy
Karakter Özellikleri : Duygusal, cesur, fedakar, sadık.
Rp :
Mahieu'nun gözünden ;
Seri adımlarla Avenue des Champs-Élysées'ye doğru dönüp ilerlemeye devam ettim. Burası Paris'in en işlek yerlerinden birisiydi. Tepemdeki solgun güneş etrafa hafif bir ışık yayıyordu. İnsanlar yanlarından geçerken suratıma tuhaf bir şekilde bakıyordu. Yaklaşık on metre aralığı olan bir sokağa saptım. Sokakta bulunan evler taştandı. Ustalıkla yapılmış olduklarını hemen anlayabilirdiniz. Gotik tarzdaki bu evlerin çoğu beyaz renkteydi. Hiç bilmesem mermerden olduklarına yemin edebilirdim.
Başımı yere eğip yürümeye başladım. Tanınmak şu an isteyeceğim en son şeydi. Yürürken ayağımın çıkarttığı tok sesi azaltabilmek için parmak uçlarıma yüklendim. Diğer bir sokağa saptığımda bambaşka bir manzara vardı. Dışarıda çamaşırlarını asan kadınlar ve sokakta oynayan çocuklar vardı. Rengarenk misketlerini kaybetmemek için çaba harcıyorlardı. Amelie... Tam karşıda kaldırımda duran kadına bakıyordum. Kum rengi düz saçları, yemyeşil gözleri, çekiciliği ve tüm ihtişamıyla karşımdaydı.
Uzun süredir görmüyordum onu. Yanına doğru yaklaşıp omzuna dokundum. Ellerim titriyordu. Arkasını döndü. Suratında anlatılamaz bir ifade vardı. İnci beyazı gülüşüyle bana sarıldı. Öyle sıkı sarılıyordu ki kaburgalarım kırılacaktı.
"Ooo Mahieu! Ne zaman geldin? Çok özledim seni."
"Lütfen Amelie. İçeri geç. Dikkat çekiyoruz."
"Niye noldu? Yoksa..."
"Evet kaçtım. Senin için. Canıma tak etti."
"Bunu... Bunu neden yaptın? Ya yakalanırsan?"
"Hayır kaçacağız. Birlikte. Hazırlanmanı istiyorum hemen."
Tek kelime etmeden içeriye gitti. Onu beklerken sigaramın ucunu tutuşturdum. İçeriye dolan dumanı seyretmeye başladım. Yaklaşık on dakika sonra geri geldi. Giyinmişti ve elinde çantası vardı. İşte o sırada olan oldu. Dışarıdan ;
"Mahieu Tibault dışarıya çık. Teslim ol hemen."
Kahretsin! Ne? Aman tanrım... Nerden bulabilmişti bunlar beni? Amelie'ye dönüp;
"Hadi arka taraftan çıkacağız. Acele et"
Arka kapıdan hemen çıktık. Hızlıca koşmaya başladık. Polis içerde olmadığımızı anlamış olacak ki peşimizdeydi. Kaç defa "Dur!" dedi bilmiyorum. Yaşlı bir meşenin yanından sola saptık. Amelie yorulmuştu. Dinlenmek için durdu. Göğsü o nefes aldıkça inip kalkıyordu. Başımla hadi der gibi bir işaret yaptım. Tekrar koşmaya başladık. O anda tüm dünyayla bağlantım kesildi. Tek duyduğum silah sesiydi. Yere kapaklandım. Elimi tutan Amelie'yi kenara itip üstüme doğru gelen polise odaklandım. Yerden zor da olsa kalkıp sopayla polisin omzuna vurdum. Polis yere düşmüştü. İlerleyemeyeceğimi biliyordum. Amelie elimi tutup yardım etmeye çalıştı. Arkamızda iki polis daha vardı. Durmamız için bağırıyorlardı.
Amelie'nin gözünden ;
Duramazdık. Mahieu yaralıydı. Çok yorulmuştum. Nefes nefeseydim. Arkamızdan gelen polislerden çok korkuyordum. Elini tutup kaldırmaya çalıştım.
"Hadi Mahieu."
Ayağa kalktığı anda bir silah sesi daha duydum.
Mahieu'nun gözünden ;
Büyük bir acı göğsümü kaplamıştı. Sıcak bir sıvı sırtımdan aşağıya doğru akıyordu. Elimi tutan Amelie ağlamaya başlamıştı. Nefesim azalıyor gibiydi. Git gide acı azalıyordu. Üşüyordum. Son kez ona baktım yere düştüm...
Amelie'nin gözünden ;
Hayır. Bu olamazdı. Mahieu ölemezdi.
"Hayırrr !" diye çığlık attım.
Mahieu'nun eli elimden kayıp kendisiyle birlikte yere düştü. Son defa bana baktı ve gözlerini yumdu...