Betrayal Of God
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Betrayal Of God

İlk Türkçe Ortaçağ Rol Oyunu sitesine hoşgeldiniz. :)
 
AnasayfaAnasayfa  PortalPortal  AramaArama  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Adreanna Aceline Belle ( Sınıf yükseltme)

Aşağa gitmek 
3 posters
YazarMesaj
Adreanna Aceline Belle
Almanya Kraliçesi
Almanya Kraliçesi
Adreanna Aceline Belle


Mesaj Sayısı : 238
Nerden : Cennet gibi bir ülkenin sarayından
Cinsiyet : Kadın

Adreanna Aceline Belle ( Sınıf yükseltme) Empty
MesajKonu: Adreanna Aceline Belle ( Sınıf yükseltme)   Adreanna Aceline Belle ( Sınıf yükseltme) EmptySalı Ağus. 03, 2010 8:11 pm

İsim/Soyisim: Adreanna Aceline Belle

Karakterin Özellikleri: Dış görüntüsüne çok önem verir. Her zaman mükemmel görünmek ister. Süslüdür. Kendi albenisinin farkında bir bayandır. Bu yüzden hareketlerini çok iyi kontrol eder. Bulunduğu ortamda ilgi odağı olmayı sever.


Rp:

~*~

Sabah olmuştu. Güneşin umut dolu ışıkları pencereden içeriye süzülmüştü. Güneş nazik parmaklarıyla odanın içinde her şeyi okşuyor, hayat veriyordu. Geceye kıyasla bir anne gibi huzur verici dokunuşlarıyla Adreanna’ yı kucaklamıştı. Güne güzel başlamanın verdiği huzurla yatağında doğruldu. Savaş ya da sınırı tehdit eden bir düşman yoktu. Sadece sessizlik vardı. Huzur verici bir sessizlik… Yatağında oturduktan sonra mercan rengi saten sabahlığını almak için uzandı. Bu rengin kendisine yakıştığını düşünüyordu. Gerçi pek asil bir renk değildi ama sabahlığı içinde onu kendisinden başka kimse görmüyordu. Yatağının yanında asılı duran sabahlığı aldıktan sonra ayağa kalkıp giydi. Kollarındaki işlemeler gümüş rengiydi. Bu işleri kendisi yapmıştı. Uzun kış gecelerinde yemekten sonra yapacak pek bir şey kalmıyordu. Adreanna’ da odasına çekilip cılız mum ışığında ya kitap okuyor ya da kendisine bir şeyler dikiyordu. Dikiş dikmeyi ona annesi öğretmişti. Biricik annesi… Kardeşini doğururken can vermişti ve kardeşi de hayatta kalamamıştı. Adreanna’ nın hayatındaki en kötü anılardan biriydi. Bu yüzden doğum yapmaktan çok korkuyordu. Yatağın tam karşısında bulunan konsolun gümüş varaklı aynası vardı. Annesini düşünürken farkında olmadan oraya doğru yürümüştü. Kafasını kaldırdığında birden annesini gördüğünü zannetti. Hayalet görmüş gibi korktu. Rengi bembeyaz olmuştu. Ama zaten gerçekten görmüş olsaydı bir hayalet gördüğü doğru olacaktı. Fakat gördüğü kişi kendisiydi. Aynada ki görüntü kendisine aitti. Büyüdükçe annesine daha çok benziyordu. Pamuk gibi beyaz ve eşi, benzeri olmayan pürüzsüz teni, kömür gibi siyah, elmas kadar parlak, kalçalarına kadar uzun saçları ve gökyüzü kadar engin, okyanus kadar derin gözleri… Hepsi annesine benziyordu. Kendisini kısa bir süre seyretti. Korktuğu için kalbi ağzının içinde atıyor gibiydi. Soluğu düzene girene kadar hareketsiz kaldı. Sonra farkında olmadan tuttuğu nefesini verdi ve gözlerini yavaşça kapattı. İçinden üçe kadar saydı. ‘ Une, deux, trois ‘ Gözlerini açtı ve rahatlamıştı. Bu yüzünede yansımıştı. Aynadaki görüntüsüne tehlikeli bir gülümseme yolladı ve kendisini çok zarif bir şekilde selamladı. Artık hazırlanmaya başlamalıydı. Bu gün sipariş ettiği yeni elbiseler için provası vardı.

Kişisel temizlik işlerini bitirdikten sonra sıra kıyafet seçmeye gelmişti. Dolabını açtı. Elbiselere şöyle bir göz ucuyla baktıktan sonra kırmızı elbisesini askıdan aldı. Adreanna’ nın bir nedimesi vardı. Ona çok fazla güvenmiyordu. Bu yüzden samimi değillerdi. Sert bir ses tonuyla ona seslendi. Kapıyı tıklatıp içeri girdi kız. Adreanna elini yukarı kaldırdı ve avcu yukarı bakarken parmaklarını şıklattı. İnce, uzun kibar parmakları çok güzel görünüyordu. Nedimesi ne yapması gerektiğini anlamıştı. Koşar adımlarla Adreanna’ nın yanına geldi ve arkasında durup sabahlığını üzerinden aldı. Giyinmesine yardım etti. Daha sonra da uzun ipek gibi saçlarını taradı. İşi bittiği zaman ayağa kalkıp nedimesine döndü. “ Çıkabilirsin. Kahvaltının hazır olup olmadığına bak. Daha sonra kahvaltıya gideceğim.” dedi ve kadının kendisini selamlayıp kapıdan çıkışını seyretti. Daha sonra boy aynasının karşısına geçerek kendisine baktı. Elbisesinin kolları dirseğinden sonra genişleyerek ellerine doğru uzanıyordu. Bileğinde ipek kumaş bitip danteller başlıyordu ve parmaklarının başladığı yere kadar gidiyordu. Elbisesinin eteklerinde ise ipek kumaş üzerine Fransız güpürleri ağır işlemesiyle dikkat çekiyordu. Elbisenin üst kısmı vücuduna tam oturuyor ve tamamen sarıyordu. Vücut hatları belli oluyordu. Bu bölümde de ipek kumaşın üzerine kırmızı saten kumaşla çiçekler işlenmişti. Eteklerindeki desenle aynıydı. Daha parlak görünmesi için saten kumaş tercih edilmişti. Nefes kesici görünüyordu. Acaba bu gün Aleron kendisini ziyarete gelir miydi? Onu uzun süredir görmüyordu. Nişanlısını özlemişti.

Kahvaltı ettikten ve dua ya gittikten sonra terzileri gelmişti. Zamanlamaları mükemmeldi. Üç tane elbise provası vardı. Yorgun bir gün olacaktı. Yeşil, krem ve buz mavisi renklerinde olacaklardı. İlk önce Krem elbisenin provasının yapılmasını istemişti. Üzerinde lame işlemeler vardı. İleride benzerinin dore işlemeli olanını yaptırmayı düşünüyordu. Provayı dört bayan yapıyordu. Hepsi etrafında dönüyordu. Salondaydılar ve bu saatte direk güneş ışığı aldığı için şatonun en sıcak odası burasıydı. Boş ve sıcak oda… Annesi ölünce babası tekrar evlenmemişti. Çok seviyorlardı birbirlerini ve tekrar evlenmenin eşinin hatıralarına haksızlık olacağını düşünmüştü babası. Annesi öldükten sonra babasıyla birbirlerine çok sıkı bağlanmışlardı. Bir birlerinin en iyi dostlarıydılar. Annesinin eksikliğini babasıyla doldurmaya çalışmıştı Adreanna. Şimdi şato kendisinin ve babasınındı ama daha çok kendisinin. Babası iyi bir komutandı. Aileden gelen bir yetenekti. Bu yüzden ülkenin en tehlikeli bölgesindeki şato onlarındı. Babası genelde askerleriyle birlikte savaş meydanında, sınırda olurdu. Yine öyle zamanlardan biriydi. Babası evde değildi. Koca şato Adreanna’ nın hizmetindeydi.

Adreanna sessizce dikilmiş elbisesinin provasını yaptırırken birden büyük ahşap kapı savrularak açıldı. Kadınlar korkup geri çekildi. Gelen babasının askerlerinden biriydi. Üstü başı batmıştı ve çok telaşlıydı. Kötü bir haber getirdiği belliydi. İçinde bir kuş sıkışmıştı Adreanna’ nın. Kanat çırpıyor kurtulmaya çalışıyordu ama daha da kötü canı yanıyordu. Asker Adreanna’ yı selamladıktan sonra ayağa kalktı ve konuşmaya başladı. “Barones, size iyi olmayan haberlerim var. Nasıl söyleyeceğimi bilemiyorum.” Adam derin bir nefes alıp devam etti. “ Babanız sınırdayken yaralandı. Size durumunun ağır olmadığını, endişelenmenize gerek olmadığını söylemek isterdim ama söyleyemiyorum” dedi ve başını eğdi. Adamın son sözleri o kadar boğuk ve derinden bir ses olarak gelmişti ki anlamakta zorlanıyordu beklide beyni anlamak istemiyordu. Yer ayağının altından kaydı ve her yer dönmeye başladı. Son hatırladığı adamın boynu bükük, perişan halde karşısında duruşuydu.

Gözlerini açtığında odasındaydı. Tavana bakıyordu. Bayılmıştı. Hemen doğruldu. Bütün hizmetçiler yanındaydı. Hepsinde korku vardı. Adreanna tek bir kelime bile etmedi. Her kes sırayla iyi olup olmadığını soruyordu ama hiç birini duyamıyordu. Haberci askerin söylediği son sözler başının içinde yankılanıyordu. Gözlerinden boncuk boncuk yaşlar süzülmeye başladı. Başının içindeki ses daha da büyüyordu. Annesini kaybetmişti birde babasını kaybetmeye asla dayanamazdı. Beyaz olan rengi daha da solmuş hayalet gibi olmuştu. Gözleri tek bir noktaya odaklanmıştı. Beyaza yakın dudaklarını araladı. Gözlerini kapattı ve yaşlar daha hızlı akmaya başladı. “ Neden!? “ diye çığlık attı. Sesi çok tiz ve sarsılmış çıktı. Üzerindeki yorganı tutmuş sıkıyordu. Etrafındaki herkes ne yapacağını şaşırmıştı. Onlara bakıp “ Dışarı çıkın! Beni yalnız bırakın! “ diye bağırdı. Herkes bunun kötü bir fikir olduğunu biliyordu ama kimse karşı çıkmadı. Herkes odayı boşalttığında Adreanna hıçkırıklara boğulmuş ağlıyordu. Ellerinin göğsünde kavuşturmuş, babası için dua etmeye çalışıyordu fakat ağlamasına engel olamıyordu. Hem ağlıyor hem de Tanrı’ dan yardım diliyordu. Uzun bir süre ağladı, bağırdı, dua etti. Babasını kaybetmekten, yalnız kalmaktan korkuyordu. Şimdi sarılacak omzunda ağlayacak, kendisini rahatlatacak birinin olmasını ne kadar çok isterdi. Düşünceler birbirini kovalıyordu. Gözlerinden yaşlar hiç eksik olmuyordu. Bu olaya gülüp geçemezdi, hayatına kaldığı yerden hiç bir şey olmamış gibi devam edemezdi…


~ to be continued ~

( Olay çok dramatik oldu. Sonuna espiri katayım dedim =) )
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Celestine Oleander
İngiltere Kraliçesi
İngiltere Kraliçesi
Celestine Oleander


Rp Partneri : Andrew Oleander
Mesaj Sayısı : 93
Nerden : Londra
Cinsiyet : Kadın

Adreanna Aceline Belle ( Sınıf yükseltme) Empty
MesajKonu: Geri: Adreanna Aceline Belle ( Sınıf yükseltme)   Adreanna Aceline Belle ( Sınıf yükseltme) EmptyÇarş. Ağus. 04, 2010 9:45 am

Yeterli bulundu. Sınıf seçmeyeceğiniz için ayrıntılı puanlama yapmıyorum. Artık bir vikontessiniz. ^^ Kontes için bir, düşes için 2 rp daha bırakmanız yeterlidir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://betrayalofgod.yetkin-forum.com
Adreanna Aceline Belle
Almanya Kraliçesi
Almanya Kraliçesi
Adreanna Aceline Belle


Mesaj Sayısı : 238
Nerden : Cennet gibi bir ülkenin sarayından
Cinsiyet : Kadın

Adreanna Aceline Belle ( Sınıf yükseltme) Empty
MesajKonu: Geri: Adreanna Aceline Belle ( Sınıf yükseltme)   Adreanna Aceline Belle ( Sınıf yükseltme) EmptyÇarş. Ağus. 04, 2010 5:24 pm


~*~

Dersliğin önüne gelmişti Baob. Irene' ı bekliyordu. Elini beline koymuş sağ ayağıyla yeri dövüyordu. Yine geç kalmıştı. "Off" dedikten sonra arkasına döndü ve kapıdaki mühürleri fark etti. Mavi ve yeşil. Neden sarı yoktu? Bu haksızlıktı. Maviyi seçmeyeceği kesindi. Baob mavi rengini hiç sevmezdi. Keşka profesör daha sıcak renkler kullansaydı. O zaman daha büyük bir istekle seçim yapardı. Şimdi Yeşili seçmeye karar vermişti. Gerçi buda bir yılan rengiydi ama maviden iyi olduğunu düşünüyordu. Baob sağ işaret parmağını uzattı ve yeşil mühüre dokundu.

Birden saf enerjiye dönüştüğünü fark etti. O artık bir ruhtu ve başka bir ruh tarafından sürükleniyordu. Eğer Hogwarts öğrencisiyseniz her şey mümkün olabiliyordu. Birde tılsım dersine kayıtlıysanız bir büyücü için bile fazla gelebilecek manzaralarla karşılaşabilirdiniz.

İşte şimdi o manzalardan biriyle karşı karşıyaydı Baob. Hogwarts’ın gelmiş geçmiş bütün öğretmen ve profesörlerinin bulunduğu mezarlık. Her yer okadar karalık ki. Tabi bu karanlığı tamamlayan kasvetli büyük ağaçlar. Tüyler ürpertici bir görünüm. Bir irkilmeyle elini kalbinin üzerine koydu ve orda sert bir şey fark etti. Bu onun tılsımıydı. her zaman boynuna takardı. Baob’ a bu kadar karanlık yaramazdı o yüzden asasını çıkararak “Lumos” Diye fısıldadı. En azından artık önünü görebiliyordu. Düşmeden yürüyebilirdi. Bir iki adım attı etrafına bakındı. Ağaçların arkasında bir şeyler vardı. Aynı zamanda her yer hayalet doluydu.

Ağaçlardan birine doğru yürüdü. Kontrollü bir ateşle bu ağaçtan kağıt elde edebilirdi. “İncendio” ile asasından ateş göndermişti yazlı ağacın kabuğuna. Bu küçük bir ateş büyüsüydü. Kimseye zararı olmazdı. Biraz derince ağaçtan kopan kabuk yere düşmüştü. Hızla önünden uçan bir şey geçmişti. Uçtuğu yere baktı. Kırmızı gözleri olan büyük ve keskin bir gagaya sahip kuştu. Bu ağaç kabuğunu yazıma uygun hale getirebilirdi. Asasını ona doğru doğrulttu ve kuşu hedef alarak “ İmperio “ diye seslenmişti. Daha önce bu büyüyü hiçbir hayvanda denememişti bu ilkti ve sonucunu merak ediyordu. Merakına cevap bulması hiçte uzun sürmedi. Kuş artık Baob’ un emrindeydi. Kuşun o yönetmesi kolay, küçük beynine ilk emrini yollamıştı. Kuş uçarak yere düşen ağaç kabuğunun yanına geldi. Yaklaşık bir beş dakika içinde ağaç kabuğu kullanıma hazırdı. Zarif bir bilek hareketiyle kuşu serbest bıraktı ve o da uçtu gitti.

Şimdi sıra gelmişti üzerine yazıyı yazmaya. Hazır olan ağaç kabuğunu yerden eline alırken gözüne bir çırpı takıldı. Artık kalemide tamamdı. Mürekkep lazımdı ve Baob’ un bunun içinde bir fikri vardı. İş yine asasına düşüyordu.” Orchideous” diye fısıldadı ve bir buket çiçeğe sahip oldu. Bu karanlık ve renksizlikte bu çiçekler cennetten bir parça gibiydi. Buraya ait olmadıkları çok kesindi. Bao bu çiçekleri ezerek sularını ve renkleri çıkarmayı düşünüyordu. İşte bu zamanını alacaktı. Yarım saati kalmıştı yalnızca. Hemen işe başlamalıydı. Mezar diplerinden bulduğu iki büyük taşı yere koymuştu. O taşların yanına diz çökerek yere oturmuştu. Çiçekleri taşların arasına koydu ve ezmeye başladı. On dakika sonra kollarında hal kalmamıştı ama buna değiyordu. Daha birde mektubu yazacaktı.

Mürekkep elde etme işini bitirdiğinde, ağaç kabuğundan elde ettiği zemini ve çırpıyı eline aldı. İşte mektuba başlıyordu.

Bir tanecik dostum;

Seni ne kadar çok sevdiğimi biliyorsundur umarım. Bilmiyorsan bile bu satırları okurken öğreneceksin.

Şu ana kadar iyi ve kötü günümde, acılarımı, üzüntülerimi, kederlerimi, sevinçlerimi, mutluluğumu yaşadığım her şeyi seninle paylaştım. Seninde benimle paylaştığını düşünüyorum. Sana karşı hiçbir zaman içimde şüpheye yer vermedim. Her zaman sana karşı hep güvenim tamdı. Hani derlerya;

Öyle güven vermelisiniz ki karşıdaki dost dediğiniz kişi size gönül rahatlığı ile herşeyini paylaşabilip anlatabilmeli.Sizin yanınızda huzur bulmalı.
Sevgi ve saygı duymalı.Ona en zor anında bile damla damla mutluluk
aşılamalısınız.Güvenilir bir kişi olmalısınız..Sırlara sadık kalmalısınız.Onu çok
iyi dinlediğinizi hissettirmelisiniz,Çok iyi empati kurmalısınız.Konuştuğunuz
, kişi karşınızda ise onu dinlerken gözlerine bakmalısınız,dinlendiğini bilmeli... İşte bütün bunları her zaman dikkate aldım. Sana zarar vermekten ve verilmesinden hep korktum. Seni üzülürken görmeye hiçbir zaman dayanamam.

Sana karşı her zaman açık sözlü oldum. Dostun olduğumu bildiğimden acı da olsa gerçekleri söyledim sana. Bu yüzden bazen senin kalbini kırmış olabilirim. Bunun için özür dilerim. Ama dedim ya seni üzmek için asla yapmam.

Bunları bilmeni istedim. Eğer bana kırıldıysan bu mektup sana büyük bir açıklama olacaktır. Tekrar tekrar okumanı isterim. Atladığın bir yer bırakma. Bu mektubu korku içinde yazdım ve büyük bir zorlukla elde ettim hammaddeyi. Değerimi de bil. Şaka yapıyorum tabiki. Mektubuma burada son veriyorum. Umarım kendimi iyi ifade edebilmişimdir.



Seni seven arkadaşın Baobban.



Baob tüm bunları yazarken zaman hızla geçmişti. Mektubun yazılı olduğu ağaç kabuğu parçasını eline aldı. Tam ayağa kalkmış yürürken bir şeyler oluyordu. İşte yine başlıyorduk. Bedenine geri dönüyordu. Kendine geldiğinde dersliğin önündeydi. Elinde mektubuyla bekliyordu. Peki şimdi ne olacaktı?



~*~
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Eleanor Beatriz
İspanya Kraliçesi
İspanya Kraliçesi
Eleanor Beatriz


Mesaj Sayısı : 212
Nerden : Madrid
Cinsiyet : Kadın

Adreanna Aceline Belle ( Sınıf yükseltme) Empty
MesajKonu: Geri: Adreanna Aceline Belle ( Sınıf yükseltme)   Adreanna Aceline Belle ( Sınıf yükseltme) EmptyÇarş. Ağus. 04, 2010 5:47 pm

Rp'niz yeterli bulundu. Artık Kontessiniz. :)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Adreanna Aceline Belle
Almanya Kraliçesi
Almanya Kraliçesi
Adreanna Aceline Belle


Mesaj Sayısı : 238
Nerden : Cennet gibi bir ülkenin sarayından
Cinsiyet : Kadın

Adreanna Aceline Belle ( Sınıf yükseltme) Empty
MesajKonu: Geri: Adreanna Aceline Belle ( Sınıf yükseltme)   Adreanna Aceline Belle ( Sınıf yükseltme) EmptyÇarş. Ağus. 04, 2010 6:11 pm

~*~


Monoton bir ders yılı başlamıştı yine. Baobban’ ın fikri ile örtüşmüyordu bu tez ama dersler açısından düşünürsek sıkıcıydı. Baob için derslerde eğlenceliydi çünkü bina arkadaşlarıyla ve en yakın arkadaşı Irene ile dersleri eğlenceli hale getiriyorlardı. Artık sabahları uyanmak için güzel nedenleri vardı kısacası Baob’un. Birde sevgilisi olsaydı hayattan daha çok zevk alabilirdi. Bu kadar seçici ve erkeklere duyduğu güvensizlik onu yalnızlığa itiyordu. Bir dakika Baob asla yalnız değildi. Irene onun herşeyiydi. Hayatında o varken asla yalnız kalmazdı. Biricik dostuydu onun ve Baob' da asla onu yalnız bırakmazdı.

Bu sabahta güne güzel nedenlerle başladı. Sabahın kişisel bakım ve süslenme bölümünü her zamanki incelikle halletmişti. Artık çarpıcı, gösterişli kıyafetler seçemiyordu. Bu konuda dertliydi ama cüppesini ve okul kıyafetlerini kendi tarzına uydurmayı başarmıştı. Baob’ tan bahsediyoruz… Etek, gömlek, cüppeden ne yapılabilir ki demeyin. Mini mini bir etek, eteğin üzerine çıkmış gömlekler, düğmelerinde sorun varmış gibi bir türlü kapanmayan yaka… Bunların üzerine Baob’ un kıpkırmızı dağınık saçları da eklenince işte bizim genç. İşte bir güne daha hazırdı. Şimdi dersler, eğlenceler, dedikodular onu bekliyordu.

Artık günün son dersine girmek için bahçeden yola koyulmuştu. Irene ile Kriptografi dersliğinde buluşacaklardı. Sabahki kırmızı çiçek şimdi solmaya yüz tutmuştu. Bu derse de girdikten sonra yemek yemeyi düşünüyordu, acıkmıştı. Mevsimlerden kış olduğu için havadaki kasvet Baob’ un iştahını açıyordu. Saat daha akşamüzeri altı olduğu zamanlarda dışarısı gece gibi kapkaranlık oluyordu. Sis dondurucu nehrin kara kefeni gibi yayılıyordu. İşte bu zamanlarda avluda oturmaya bayılıyordu. Günün bu son saatleri için biraz daha yorulabilirdi. Ucundaki ödülü büyüktü.

Baob merdivenleri tırmanıyordu. Hogwarts’ ın dik merdivenleri… Sadece önüne bakıyordu, günün yorgunluğuna birde bu merdivenler eklenince kafasını kaldırmakta zorlanıyordu. Yorgunluğundan olsa gerek, birazda dalgındı. Ölü gibi yürürken Kriptografi dersliğine geldiğini fark etmemişti ve hala başı önde elinde kitabıyla yürümeye devam ediyordu. Bir adım attı, bir adım daha… ve “Taakkkk!” Sınıfa gelmişti ama başını kaldırıp bakma zahmetinde bulunmadığı için kafasını dersliğin yüksek kapılarına gömmüştü. “ Ahhh! Lanet olası kapı.“ Başı acıyordu ve kesin kızarmıştı. Kapıya olan kızgınlığının komik olduğunu fark etmesi için çok geçmemişti. Şimdi de kendi kendine gülüyordu. Eminim Baob’ u görenler delirdiğini düşünücekti. Kapının tokmaklarından tuttu ve var gücüyle ittirdi heybetli kapıları. Savrularak acılan kapılardan içeriye girdi ve arkasından kapıyı kapattı. Bir iki adım geriledi ve kapılara baktı. "Ne kadar büyük bir egoizm" diye düşündü.

İçeriye şöle bir göz attı. Irene hala yoktu, gelmemişti. Gerçi kimse yoktu. Arkalardaki bir sıraya oturdu. Bu sınıftaki düzenlilik Baob’ a göre değildi. Her yeri dağıtmak isitiyordu. Bunun hayalini kurarken havadaki sihirli yazı dikkatini çekmişti. Bu yazıda Baykuşhaneye gitmemiz gerektiği yazıyordu. Baob kocaman bir “0fff” çekmişti. Kuleye gitmesi gerekiyordu hatta kulaya gitmeleri gerekiyordu. “Nerde kaldı bu cadı?” dedi kendi kendine. Başını çevirdi ve buğulanmış camlara baktı. Aklından kalkıp gidip camlara adını yazmak geçiyordu. "Bu masum bir şey. Yaramazlıktan sayılmaz değilmi?" Oturduğu yerden kalktı ve camlara doğru yürüdü. Sağ elinin işaret parmağını kaldırdı. Camın buz gibi ve ıslak yüzeyine dokundu. Bir -B- harfiyle başladı, -A-, -0-,... Güzel yazmıştı.

Adını yazdıktan sonra buğunun olmadığı boş yerlerden dışarı bakıyordu Baob. Nasıl bir işkenceydi bu? Seyire dalmışken kapının açıldığını duymuştu. İçeri gireni tahmin etmek zor olmuyordu. “Dıtdıtdıııt dırınırımm huzurlarınızda kül cadısı Irene. Ne bu hal? Ahh tatlım anlatamıyorum sana. Hem geç kalıyorsun hemde haline haline bak. Neyse bununlada idare edilebilir, daha kötülerinide görmüştüm.”

Baob Irene’ ın bu hallerine alışıktı ve seviyordu. Çok tatlı olduğunu biliyordu Baob. Ama pek bozuntuya vermek istemiyordu. Sonuçta bu onun iyiliği içindi. İleride paspal bir cadı olmamalıydı. O bir Rus kızıydı ve her Rus kızı gibi alımlıydı. Kendisine bakması gerekiyordu. İçindeki cevheri söndürmemeliydi.

Baob elini kaldırarak havaya yazılmış sihirli yazıyı gösterdi. Irene’ ında bakması için bekledi. “Haydi bakalım gidiyoruz Baykuşhane bizi bekler. Dersimizin geri kalanı orda. “ dedi ve kapıya doğru yöneldi. Heybetli kapılara bir defa daha baktı. İç çekip öne doğru yürüdü. Bir hışımla kapıları açtı ve çıktı. Irene’ ında gelmesini bekledi. Çıkarken kapıyı kapatırdı nasıl olsa.

Boab baykuşhaneden gelmişti. Mektubunu gözüne ilk takılan beyz tüylü baykuşun ayağına bağlayarak Irene' a göndermişti.

Baykuşhaneye girdiğinde bir sürü kuş vardı hepsi birbirinden güzeldi. Ama bir tanesi Baob'u büyülemişti. Bembeyaz tüyleri vardı. Hogwarts' a kar yağdığı zaman avluda biriken karlara benziyordu. Ayrıca çokta yumuşak görününyordu tüyleri. Pamuk gibi, hayır hayır pamuk bu baykuşun tüyleri için sert bir benzetme olurdu. Çok daha yumuşak görünüyordu. Sivri gagası ve çevik gözleri ise onu bu masumiyetten sıyırıp alıyordu. Çok ilginçti. Tam Baob' a hitap eden bir baykuştu.

Orada çıkardığı tüy kalemi ve parşömenine bir şeyler karalamıştı. Gerçi bu yazılanları küçümsememek lazımdı. Daha önce Irene' a söylemek istedeği fakat söylemek için uygun yer ve zaman bulamadığı bir şeydi bu. Acaba bu mektup başkasının eline geçerse ne olurdu? Merak konusuydu. Özellikle ilgili kişi öğrenmemeliydi. Bu ders için bu mektup biraz fazla riskliydi. Ama Baob riski severdi.

Parşömene onu ne kadar sevdiğini ve bazen çok üzerine gitsede onun iyiliği için olduğunu yazmıştı. Tabi bunları anlatırken araya birde espiri sıkıştırmıştı."Sarı civcivin yem kabına koyulan hamam böceği..." İşte burda düşünmesi gerekiyordu. Sıradan bir espiri yapmamıştı. Olay burdan gerçek anlamını çıkarmaktı.

Yazısını bititrdiğinde parşömenini rulo yapıp seçtiği baykuşun ayağına bağladı. O göz kamaştıran tüylerini okşadıktan sonra pencereden onu serbest bıraktı.

Irene' ın anlamsını umuyordu Baob. Çünkü bu önemli bir durumdu. Bunu onunla paylaşıyordu çünkü ona güveniyordu. Güvenmekte de haklıydı. Mektubunda yazmayı unutmuştu ama Irene mektubu yok etse iyi olurdu. Yoksa sarı civciv Baob' un kafasını gagalamaya başlardı.

İki gün sonra...

Bir baykuş mektup getirmişti. Baob bu mektubun Kriptografi dersi için yazılmış bir mektup olduğunu düşünmüştü. Baykuş yanına gelince ayağındaki düğümü çözerek rulolanmış parşomeni aldı. Hemen okumaya başlamadı. Sonuçta bu gizli bir mektup olacaktı. O an avluda oturuyordu. Parşömeni cüppesinin içteki cebine koydu ve ortak salona doğru gitti. İçeri girdiğinde çok kalabalıktı ve Irene' da yoktu. Baob bir iki arkadaşına selam verdikten sonra sessizce yatak haneye çıktı.

Cam kenarındaki yatağına oturdu. İçerisi boştu. Cüppesinin cebinden parşömenini çıkardı ve okumaya başladı. Mektup Irene' dan geliyordu. "Canım arkadaşım her zaman birbirimizi düşündüğümüz nasılda belli oluyor" dedi ve tatlı talı gülümsedi.

Mektubu okumuştu ve bitirmişti. Bir defa daha okudu. Baob bağzı düşüncelerinde haklı olduğunu fark etti, üzülmüştü. Zaten bir özür mektubu yazmıştı ama.

Mektubun ikinci paragrafında kimden bahsettiğini anlamıştı. Profesör Freya. Onu pek sevdiği söylenemezdi. Sadece dersi sevdiği için geliyordu. Mektubu tekrar okumaya devam etti. Gözleri dolmuştu Baob' un. Bal renkli gözlerinden yaşlar akıyordu. Gözlerinin altları kızarmıştı. İçeri kimsenin girmesini istemiyordu. Bu halde görünmek istemezdi.

Son paragrafta tahminini doğrulamıştı. Bir İskandinav Tanrıçasından bahsediyordu. Freya zaten bir tanrıça ismiydi. İşte çözmüştü. Irene Baob' a dert yanmıştı. Tekrar parşömeni rulolayarak cüppesinin cebine koydu. Onunda Baob' un mektubunu anlamasını diliyordu.



~*~
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Eleanor Beatriz
İspanya Kraliçesi
İspanya Kraliçesi
Eleanor Beatriz


Mesaj Sayısı : 212
Nerden : Madrid
Cinsiyet : Kadın

Adreanna Aceline Belle ( Sınıf yükseltme) Empty
MesajKonu: Geri: Adreanna Aceline Belle ( Sınıf yükseltme)   Adreanna Aceline Belle ( Sınıf yükseltme) EmptyÇarş. Ağus. 04, 2010 6:22 pm

Tebrikler artık Düşessin. :) Sanırım 4 gün sonra da kraliçe olma hakkın var. :P
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Adreanna Aceline Belle
Almanya Kraliçesi
Almanya Kraliçesi
Adreanna Aceline Belle


Mesaj Sayısı : 238
Nerden : Cennet gibi bir ülkenin sarayından
Cinsiyet : Kadın

Adreanna Aceline Belle ( Sınıf yükseltme) Empty
MesajKonu: Geri: Adreanna Aceline Belle ( Sınıf yükseltme)   Adreanna Aceline Belle ( Sınıf yükseltme) EmptyÇarş. Ağus. 04, 2010 6:24 pm

Aleron' dan önce kraliçe olcam xD Artık o benimle evlenince kral olur :P
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Eleanor Beatriz
İspanya Kraliçesi
İspanya Kraliçesi
Eleanor Beatriz


Mesaj Sayısı : 212
Nerden : Madrid
Cinsiyet : Kadın

Adreanna Aceline Belle ( Sınıf yükseltme) Empty
MesajKonu: Geri: Adreanna Aceline Belle ( Sınıf yükseltme)   Adreanna Aceline Belle ( Sınıf yükseltme) EmptyÇarş. Ağus. 04, 2010 6:31 pm

İstememe hakkın da var. :P
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Adreanna Aceline Belle
Almanya Kraliçesi
Almanya Kraliçesi
Adreanna Aceline Belle


Mesaj Sayısı : 238
Nerden : Cennet gibi bir ülkenin sarayından
Cinsiyet : Kadın

Adreanna Aceline Belle ( Sınıf yükseltme) Empty
MesajKonu: Geri: Adreanna Aceline Belle ( Sınıf yükseltme)   Adreanna Aceline Belle ( Sınıf yükseltme) EmptyÇarş. Ağus. 04, 2010 6:32 pm

Kralı mı yoksa kraliçe olmayı mı Very Happy
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Eleanor Beatriz
İspanya Kraliçesi
İspanya Kraliçesi
Eleanor Beatriz


Mesaj Sayısı : 212
Nerden : Madrid
Cinsiyet : Kadın

Adreanna Aceline Belle ( Sınıf yükseltme) Empty
MesajKonu: Geri: Adreanna Aceline Belle ( Sınıf yükseltme)   Adreanna Aceline Belle ( Sınıf yükseltme) EmptyÇarş. Ağus. 04, 2010 6:33 pm

Kralı. Very Happy
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Adreanna Aceline Belle
Almanya Kraliçesi
Almanya Kraliçesi
Adreanna Aceline Belle


Mesaj Sayısı : 238
Nerden : Cennet gibi bir ülkenin sarayından
Cinsiyet : Kadın

Adreanna Aceline Belle ( Sınıf yükseltme) Empty
MesajKonu: Geri: Adreanna Aceline Belle ( Sınıf yükseltme)   Adreanna Aceline Belle ( Sınıf yükseltme) EmptyÇarş. Ağus. 04, 2010 6:36 pm

Olabilir aslında :P Sürünsün biraz xP Bana şiirler yazsın sarayın önünde selenat yapsın önce sonra kral yaparım belki Very Happy
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Adreanna Aceline Belle ( Sınıf yükseltme)
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Adreanna Aceline Belle
» Aleron Matthieu Leroy (Sınıf Yükseltme RPsi)
» Sınıf Yükselme

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Betrayal Of God :: Bilgilendirme :: Sınıf Yükselme-
Buraya geçin: